Bu formu göndermeden önce Gizlilik Politikası'nı okuduğunuzu ve kişisel verilerinizin sizinle iletişim kurulması için kullanılmasını kabul ediyor musunuz?

     

    Kabul ediyorum

     

    Randevu Alın

    Formu doldurarak randevu talebi yapabilirsiniz. Sizleri en kısa sürede arayarak, randevu tarihinizi teyit ediyor olacağız.

    Dilerseniz randevu almak için bizi arayabilirsiniz:
    (0312) 447 12 03
    (0532) 557 12 03

    Dilerseniz randevu almak için e-posta gönderebilirsiniz:
    gurdil@gmail.com

    İstemek Neden Zor?

    2 ay ago · · 0 comments

    İstemek Neden Zor?

    Kimilerimiz için çevremizdeki insanlardan istekte bulunmak pek de kolay değildir. Gerek fiziksel gerekse duygusal ihtiyaçlarımızı başkalarına ifade etmekte zorlanabiliriz. Örneğin iş yükümüz fazla olduğunda, tek başımıza her işe yetişemediğimizde, yorgun veya hasta olduğumuzda birinden yardım istemek hiç kolay olmayabilir. Kendimizi üzgün, sıkkın ya da yalnız hissettiğimizde; eğlenmeye, paylaşmaya veya ilgi görmeye ihtiyaç duyduğumuzda bunu dile getirmeyi yanlış bulabiliriz. Birine akıl danışmayı, üzüntümüzü paylaşmayı, dertleşmek istemeyi zor bulabiliriz. Kısacası her türlü istek ve ihtiyacımızı dile getirmek zaman zaman hepimiz için bir sorun olabilir.

    Peki ama istemek neden bu kadar zor? Aslında, birinden herhangi bir şey istemek aynı zamanda bizim o şey konudaki eksikliğimizi kabul ve itiraf etmemiz anlamına da gelmektedir. Yani, elimizdeki paketleri taşımak için yardım isterken aynı zamanda, “benim kol gücüm yetersiz kaldı” demiş oluyoruz. Birinden borç isterken, “ben parasız kaldım” demiş oluyoruz. Benzer şekilde, birinden işlere yardım etmesini, bir konuda bize yol göstermesini veya bizimle ilgilenmesini istediğimizde o konudaki eksikliğimizi kabul etmiş oluyoruz. Yani her türlü istek bir yönüyle yoksunluğunu yaşadığımız şey konusunda karşımızdakine ihtiyaç duymak anlamına gelir ki bu da az ya da çok mahcubiyet uyandırır. “İsteyen” kişi kendisini, “istenen kişinin” lütfuna teslim etmiş, ve dolayısıyla statü olarak onun altında kalmış, “muhtaç” duruma düşmüş gibi hissedebilir. Ya da bazen isteklerimizle karşımızdakine yük olacağımızı düşünerek mahcubiyet duyabiliriz. Kendi istek ve ihtiyaçlarımız yüzünden başkalarına istemedikleri halde külfet olma durumu hoşumuza gitmeyebilir. Bu gibi hisler çok arttığında başkalarından kolay kolay bir şey isteyemez ve hatta onları düşünmekten, “hayır” bile diyemez hale gelebiliriz.

    Kimseden yardım istemeyip her işini kendi görmek insanda çoğu zaman bir yeterlilik ve güçlülük algısı yaratır. Kişi kimseye ihtiyacı olmadığını düşündükçe kendini daha başarılı, yeterli, tamama ermiş ve güçlü biri olarak görüp gururlanır. Her işini kendi yaptıkça ve kimseden bir talepte bulunmadıkça aynı zamanda birilerine yük olmaktan kaynaklanacağını düşündüğü kınanma ve yargılanma risklerinden de uzak durmuş olur. Bunların hepsi insanların kendilerini utanmaktan koruma yolları olarak görülebilir. Ancak kendimizi bu utançtan koruyacağız derken tüm hayat yükü altında yalnız başımıza yorulup ezilebilir; eksiklerimizi karşılayamadan çaresizlik ve mahrumiyet içinde bekleyebilir; “güçlü” ama mutsuz, tükenmiş, öfkeli ve tahammülsüz biri haline gelebiliriz.

    Geçmişinde istekleri nedeniyle çokça utanç yaşamış kişiler için bu durum daha da belirgindir. Bazı ebeveynler çocuklarının isteklerini görmezden gelir, yok sayarlar. İstekleri sürekli reddedilen, geçiştirilen çocuklar bir süre sonra, “zaten istesem de olmaz ki” diye bir sonuca varabilirler. Bazı ebeveynler de istekleri yargılar, yanlış bulurlar. Pek çok ebeveyn bunu istemeden, iyi niyetle yapar. Örneğin abur cubur yemek isteyen çocuğuna, “öyle saçma şeyler istenmez” diyebilir. Burada elbette amacı çocuğu korumaktır ama çocuğa giden mesaj, “senin isteklerin saçma, istemen yanlış” şeklindedir. Bu gibi durumlar çok sık yaşandığında, bir süre sonra çocuk isteme eyleminin yanlış olduğunu öğrenecek, çevresindekilerin onayını kaybetmemek için de bu yanlış eylemden vazgeçecektir. Oysa istemek yanlış değildir, sorun istenen şeyin sağlıksız olmasıdır ve çocuğa verilmesi gereken esas mesaj da budur.

    Bazı ebeveynler de çocukların taleplerini karşılama konusunda sorumluluk almak istemeyebilir ya da çaresiz kalabilirler. Bu gibi durumlarda çoğu zaman kendilerine bakmaktansa istekte bulunan çocuğa öfkelenmek daha kolay gelebilir. “Beni masrafa sokuyorsun”, “beni ne kadar yoruyorsun”, “bak o çocuğa, hiç böyle şeyler isteyip anne-babasını üzüyor mu” gibi ifadeler böylesi durumlarda söylenenlere örnek olabilir. Hatta bazı durumlarda bu tür tepkiler fiziksel veya duygusal şiddet boyutuna bile varabilir. Bu durumda çocuk istemeyi cezayla sonuçlanan bir şey olarak kodlar.

    Bazen de çocuğun isteği yapılır ama yakınarak, şikâyet ederek, söylene söylene yapılır. Yapıldıktan sonra da çocuğun gözüne sokulur, karşılık beklenir. “Ben senin için nelere katlanıyorum,” manasındaki bu yaklaşımlar çocuğa isteklerinden dolayı suçluluk duymasını öğretir.  Bu gibi durumlar sıkça yaşandığında, çocuğun aslında doğal olan ihtiyaçları başkaları için “külfet” anlamını kazanır; bunları ifade etmek de başkalarını zor duruma düşüren utanılacak bir davranış haline gelir. Ama aslında isteğin kendisinde sıkıntı yoktur. Çocuğun isteklerini olgunlukla yönetmek; gerekeni yapmak için sorumluluk alıp çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak ya da gerektiğinde çocuğu utandırmadan o isteklere “hayır” demek yetişkinin sorumluluğundadır.

    Bazen çocuğu büyüten ebeveynler için de istemenin zor olduğunu görürüz. Kendileri de başkalarından talepte bulunamaz, tercihlerini dile getirip istemedikleri şeylere “hayır” diyemez, “ayıp olmasın” diye çocuklarının da isteklerini susturma yoluna gidebilirler. Sonuç olarak diğerlerinden bir şey istemenin kötü ve ayıp bir şey olduğu konusunda çocuklarına model olmuş olurlar.

    Yani görüldüğü gibi, mesele isteme eylemin kendisiyle ilgili değil, bireyi büyütenlerin bu istekleri nasıl ele aldıklarıyla ilgilidir. Terapi süreçlerinde de esasen bu ayrım vurgulanır. “İstemek” konusunda bizim gerçek fikirlerimiz neler? Birinden soyut ya da somut herhangi bir şey istemek gerçekten ayıp veya küçük görülecek bir şey mi, yoksa bu aslında bize empoze edilmiş olan bir bilgi mi? İstekte bulunduğumuz kişiye yük mü oluyoruz, yoksa istekleri yük olarak görmek aslında bizi yetiştirenlerin bir özelliği mi? Geçmişte ailemizi kızdırmamak için isteklerimizi ifade etmemeyi uygun görmüş olabiliriz ama şimdi de herkes onlar gibi mi? Artık çevremizdekiler ve koşullar değişmiş olabilir mi? Uygun zamanlarda, uygun kişilere, uygun biçimlerde taleplerimizi iletmenin yolları olamaz mı? Bunların hepsi terapi sürecinde cevap aranacak sorular olabilir. Böylece, yaşamın tüm zorluklarıyla tek başımıza mücadele etmek, kendimizi yalnız ve tükenmiş hissetmek durumunda kalmayız. Birbirimizi destekleyerek mutlu olabildiğimiz ve mutlu edebildiğimiz yakın ilişkilerin getirdiği yaşam doyumu da bu yolla mümkün hale gelebilir.

    Tags: , , , , , , , , , , , Categories: Hayata Dair İpuçları

    Dr. Gökce Gürdil Birinci

    Dr. Gökce Gürdil Birinci

    Dr. Gökce Gürdil 2019 yılı itibariyle Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak göreve başlamıştır. Türk Psikologlar Derneği‘ne üye olan Dr. Gökce Gürdil Birinci, aynı zamanda Geştalt Terapi Derneği‘nin yönetim kurulunda yer almaktadır.

    Bir yanıt yazın