Sevilen birinin ölümü; bir ilişkinin bitimi; eşyaların, evcil hayvanların, iş veya sosyal statünün kaybı gibi durumlar her insanda yas sürecine neden olabilir.
Bir kayıp ardından yaşanan yas oldukça doğal olan ve her insanda görülebilen bir durumdur. Yas süreci kendi içinde bazı aşamaları barındırır. Öncelikle kaybın ardından bir inkâr dönemi görülebilir. Bu aşamada kişi yaşadığı kaybı sanki gerçek değilmiş gibi algılayabilir.
Olayın gerçekliğinin idrak edilmesinin ardından öfke dönemi başlar. Bu aşamada kişi kayba engele olamadığı için kendisine, başkalarına veya ölen kişiye öfke duyabilir. Bu aşamada suçluluk duyguları da sıklıkla görülebilir. Daha sonra pazarlık aşaması gelir ki bu aşamada kişinin zihni sürekli olarak kaybı engelleyebilecek alternatif senaryolarla meşgul olur. Ne olursa olsun yaşanan kaybın geri dönülemez bir gerçeklik olduğunun anlaşılmasının ardından bir çökkünlük dönemi başlar. Bu dönemde kişi mutsuzluk, isteksizlik, anlamsızlık hislerine girebilir.
Bu aşamanın ardından artık kişi olayı kabullenmeye ve geleceğe yönelmeye başlar. Eğer kişi bu aşamaları sağlıklı bir şekilde geçirebilirse yas sürecini tamamlayarak yaşamına doyumlu bir biçimde devam edebilir. Burada vurgulanması gereken nokta yas sürecinin doğal bir yaşantı olduğudur. Geri dönüşü olmayan bir kayıp yaşayan her insan doğal olarak yasa girer. Ancak yas süreci depresyon tablosuna oldukça benzediğinden kişinin kendisi veya yakınları bunun bir an önce düzeltilmesi gereken bir sorun olduğuna inanabilirler.
Oysa yas sürecine yapılan olumsuz müdahaleler bu sürecin sağlıklı bir şekilde kapatılmasını engelleyerek yası uzatabilir. Bu nedenle yas yaşayan bireylerin zorlandıklarını hissettikleri durumlarda bir uzman desteği almalarında yarar vardır.
Danışmanlık sürecinde kişi kayıp yaşantısıyla başa çıkma ve yas sürecinin aşamalarından sağlıklı bir şekilde geçerek yeniden geleceğe yönelme konusunda yardım alabilir.